Sonunda uzun zamandır gitmek istediğimiz Datça’ya, Selimiye ve Turunç rotalarını da ekleyerek bol keşifli bir tatil yaptık. Çok güzel doğa manzaraları, nefis lezzetler, önerilesi butik oteller ve farklı hayatlar keşfettik. Bu yazım biraz uzun olacak hemen başlayalım.
Bu gezimizin rotası
Datça-Selimiye ve Marmaris(Turunç).
İlk durağımız Muğla yolu üzerinde, yorgunluğun en üst seviye olduğu bir yerde karşımıza çıkıyor;
İlk durağımız Muğla yolu üzerinde, yorgunluğun en üst seviye olduğu bir yerde karşımıza çıkıyor;
1-
Köşk
Aile Çay Bahçesi
Dediğim gibi
yorgunluğun maksimum olduğu zamanda hızır gibi yetişiyor bu şirin aile
işletmesi. Peynirli otlu gözleme ve ayran söylüyoruz. İkram olarak nefis bir köy domatesi ve biberi geliyor. Otlu gözleme
oldukça doyurucu, incecik ve bol peynirli. Daha ne olsun! Fiyat 6tl. Burada tek
gözleme istememizin nedeni ikinci durağımızda:)
2-
Tarım
Market Pide
Datça yolu
üzerinde, Bozburun ayrımındaki Tarım Market Pide, köz patlıcanlı kuşbaşı ve
kaşarlı pidesi ile tavsiye ediliyor. Bizde tavsiyelere uyduk. Nefis bir görüntü
ile pidemiz geldi. Beklenti yüksekti zira çok tavsiye edilmişti. Ama patlıcan tadını tam olarak alamadım ve beklediğim lezzeti
bulamadım. Bence biraz fazla abartılmış bir lezzet. Pide fiyatı 15 tl
3- Sarıhoş
Restoran
Foursquare’de Palamutbükü restoranlarının çoğu yüksek puanlar almış. Bizde bir hikmet vardır diyerek bu restoranlardan biri olan
Sarıhoş restorana oturduk. En çok tavsiye edilen yemeklerden biri bademli
levrek.
Fiyat 22tl. Fiyatından da
anlaşılacağı gibi bu yetiştirme bir levrek. Ben tadını beğenmedim. Nasıl
beğeniliyor ve yüksek oranda tavsiye alıyor onu da anlamadım.
Mezeler de
olmamış!! Sadece kabaklı bademli ezme sarımsaklı yoğurt etkisi ile fena değil.
Tek umudumuz
kalamar!! O da düşene tekme vurur cinsten çıkıyor ve karnımız bir şekilde doysa da
ruhumuz aç kalıyor. Kalamar 25 tl
Not: Otelimiz
Ovabükü’nde Güven Pansiyondu. Güler yüzlü insanlar ama temizlik çok zayıf. İlk
gece zoraki yatıp otelimizi kalan 2 gece için değiştirdik.
4- Kılınç Restoran
Otelimizi Palamutbükü
BÜK Pansiyon’da ayarladıktan sonra restoran arayışlarına devam ettik. Pansiyona
15 senedir gelen bir teyzemiz Kılınç restoranı önerdi bize. Sahilin limana doğru
bittiği yerde, ağaçların altında bir restoran. Türkan abla ve Resul abi
işletiyor. Bence Palamutbükü’nün en iyi mezeleri burada. Kabakçiçeği dolmasını
birkaç farklı yerde yedim ama burası en iyisi. Balkabağı kızartması çok leziz.
Bir de balık çorbası çok tavsiye ediliyor. Ama onu çok sevemedim :) Mezeler 8tl, balık çorbası 10 tl.
Bir de millet mantı yiyor etraf masalarda. Bizde bir deneme yaptık. Mantının lezzeti,
sosu, yoğurdun lezzeti gayet iyi. Ama hamur oranı biraz fazla. Yine de lezzetli bir mantı. Bu
arada porsiyonları da oldukça büyük. Fiyat 12.5 tl. Eşimin mantı sosunu bol istemesi sonucu tabaktan taşan mantı ayrı bir iştah açıyor:)
Kılınç Restoran'nın yöresel lezzetlerinden birisi de damat tatlısı. Aslında ev yapımı tatlıdan bir farkı yok. Sadece içini badem ile dolduruyorlar. Datça merkezde Zekeriya Sofrası dahil denediğim birkaç mekan içinde yine en iyi tatlıydı.
Yalnız şunu belirtmeliyim;
İkinci defa gittiğimizde balık yiyelim dedik. Öğle vakti balıkçı balık
getirmişti ve oradan bir balık seçtik akşam için. Balık pişirme konusunda
zayıflar anladığım kadarı ile. Bir de deniz levreğinin kilosuna 110 tl dediler:) Demem o ki, balıktan uzak durun.
Not: Palamutbükü ile Mesudiye arasında birkaç tane koy var. Ama bir tanesi
var ki harika görünüyor. Sizde görünce anlarsınız. Ben uğrayamasam da siz
mutlaka uğrayın. Birde yine bu yolda gece 11-12 gibi aracınızı güvenli bir yere
çekin ve ışıklarınızı kapatın. O zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız:)
5- Datça
Dutdibi Fishmekan
Burası ile ilgili
yorumlarım intagram hesabımdadır. Yazmaya değer bulmuyorum. Kısaca 5m yakınına
bile uğramayın derim!!
6- Ali
Usta Lokmacısı
Datça sahilde 50
yıldır lokma döken Ali usta, hayatımda yediğim en iyi lokmayı yapmış. Ellerine,
emeğine, esnaflığına sağlık. Böyle ustalara ihtiyaç var.
Not:
Palamutbükü’ne çok yakın olan Sındı Köyüne, sahilde tanıştığım Adem abi’nin
evine gittik. Annesi ve komşusu bizi görünce ancak bu kadar sevinebilir.
Şiveler ve muhabbet çok iyi. Köyde zeytin sıkım fabrikası var. Biz gezdik
aşamaları öğrendik.
Ekolojik Çiftlik- Yüksel Teyze'nin Hayatı
Hazır rotayı
takip ederken beni çok etkileyen bir hikaye ile yemeklere biraz ara verelim. Nasıl
hayatlar var dedirtecek olan bu hikayeye hemen başlıyorum;
Selimiye’ye
gitmek üzere Palamutbükü’nden ayrıldık ve Mesudiye üzerinden gidiyorduk. Daha önceki geçişlerimizde orada bir ekolojik çiftlik olduğunu görmüştik. Ekolojik çiftlik olur da
ilgimi çekmez mi hiç? Mesudiye’deki Datça Çiftlik Apart'a gittik. Girdiğimizde biri karşıladı ve ona
Yüksel Teyzeyi (Yüksel Atamer Jones) sorduk. O da üst taraftaki evi göstererek
bizi oraya yönlendirdi. Yükse teyzeye seslendik ve muhabbet başladı. Tabi
çiftlik evi, ekoloji, köy derken ben orada doğmuş büyümüş birini hayal
etmiştim. Yüksel teyze bir konuşmaya başladı; Türkçe bu kadar düzgün
konuşulabilir. Bir de konu geldikçe bir İngilizce telaffuzları var ki şaşa
kaldım. Konuşurken üzgün üzgün dert yandı. Önceki gece 3 aylık oğlağını
kaybetmiş. Gece boyunca elinde fener tek başına dağda oğlak aramış. Bu kadın 76
yaşında! Dedim bunda bi iş var. Ben sordukça şaşırmaya devam ettim. Yükse Teyze
TRT emeklisi ve belgesel yönetmeni. Zamanında Londra'da uçak kiralama şirketi sahibiymiş. The Times ve The Guardian gazetelerine haber içeriği üretmiş. Çok
çalışmış hayat boyu. Hüzünlenerek çok zor günler geçirdiğini, iki oğlunu
kaybettiğini söyledi. Bende detay soramadım. Daha sonra çalıştığı gazetelerin
birinden Mr. Jones ile evlenmiş. İkisi birlikte buradaki topraklara
yerleşmişler ve kendilerini ekolojik tarıma adamışlar. Diğer üzücü olay ise eşi
bahçede çalışırken sıcaktan dolayı beyin kanaması geçirmiş ve felç kalmış. Yüksel teyze her işi kendi
yapıyor, eşine de tek başına bakıyor. Hayatı boyunca 8 kimsesiz çocuğu ilk
okuldan itibaren yurttan almış ve meslek sahibi etmiş. Diyor ki; "Kimsesiz
çocukların hemen hepsinin sicilinde hırsız yazar. Ben bu 8 çocuğun sicilinden
hırsız damgasını sildirdim." Anlatırken haklı gururunu görmek çok etkiledi beni.
İlginç kadın
Yüksel Teyze!! Yılan ve akrep yavruları yetiştirip doğaya salmış. "Her sabah
onlara yem vermeye giderken zıppır zıppır zıplıyorlardı" diyor. Biz şaşkın şakın
bakıyoruz:) Sonra
ekliyor; "Bir gün yatarken pencerenin üzerinde el kadar akrep geldi. Baktım ve
dedim ki; ben sana çok baktım sen bana bir şey yapmazsın dedim ve yattım. Bir
şey de yapmadı“. Bir çoğumuz öyle bir akrep görsek bayılırız herhalde:) Konu GDO suz sebzelerden açılınca bize
hemen bahçeyi gezdirdi. “Bu domatesler İtalya’dan ,asmalar Fransa’dan, şu
biberler şuradan, şu patlıcanlar buradan, fesleğenler özel”. GDO suz tohumlar
elde etmiş o sebzelerden ve ekolojik çiftlikler ile tohum değişimi
yapıyorlarmış. Tabi fırsattan istifade bende ürünlerden numune aldım tohum
üretmek için.
Yüksel teyze tam bir
doğa dostu. Oturduğu evin karşısındaki dağ yamacında arazileri üzerine apart
olarak kullanılması için taş ev yaptırmış. Tüm elektriği (klima ve buzdolabı
elektrikleri dahil) güneş panellerinden
elde ediyor. Taş evin taleplisi de çok. Doktorlar, profesörler, tanınmış
kişiler vs.
“Ben kulağıma bir
küpe, boynuma bir kolye almadım bugüne kadar” diyor ve ekliyor “yatırımınızı
toprağa yapın! Siz toprağa 1 verin o size 1000 veriyor”. Biz mesajı aldık ve bahçeyi gezmeye devam ettik.Gezinirken bahçe kapısının önünde uzun zamandır benim de hiç denk
gelmediğim bir Toros. Dedim; sen mi kullanıyorsun? “Tabii dedi, kim kullanacak.
Bundan başkası dağ tepe çıkamıyor. Ben onla yem taşıyorum, keçi taşıyorum, fide
taşıyorum” diyor. Bunları duyunca Jeep e olan bakış açım değişti.
Fazla zamanımız olmadığı için yavaştan ayrılma vakti gelmişti.Yüksel Teyze bizi
tüm güler yüzü ve sohbeti ile karşılamıştı ve kapıya kadar da uğurladı. Telefonlarımızı
aldık. Ben umuyorum kısa zaman içinde Yüksel Teyze’yi ziyarete giderim. Ondan
öğreneceğim çok şey var.
Not: Kalmadığım
için apartı konusunda bir tavsiye veremesem de eğer Datça taraflarına
giderseniz Yüksel Teyze’yi bulun ve biraz muhabbet edin.
İnternet adresi aşağıdadır;
http://www.datcaciftlikapart.com/
Şimdi yemeklere kaldığımız yerden devam edelim :))
İnternet adresi aşağıdadır;
http://www.datcaciftlikapart.com/
Şimdi yemeklere kaldığımız yerden devam edelim :))
7- Sarı
Kardeşler Midye
Selimiye’ye
geldik ve otelimizi ararken adresi Sarı Kardeşler Midyecisi'ne sordum ve sormuşken daha
yeni gelen midyelerden de bir tabak istedim. Hayatımda yediğim en iyi midye!!
Kesinlikle denemelisiniz. Adet 1tl
Not: Selimiye’de kaldığımız butik otel çok iyiydi. Daha yeni açılan Limon Çiçeği Tatil Evi, kendinizi evinizde hissettiğiniz tertemiz bir otel. Laf gelişi demiyorum haaa! Gerçekten evinizde hissediyorsunuz. 4 odası var. Odalarda renk konsepti yapılmış. Biz pembe odada kaldık.
Odalar çok geniş,
banyosu çok güzel ve insanın hemen duşa giresi geliyor:) Benim en hoşuma giden ise bahçesindeki sebzeler.
Kahvaltıda bahçeden biber, salatalık ve domates toplayabiliyorsunuz. Selimiye
meydana çok yakın olan bu oteli çok sevdim. Anlaşmalı olduğu Zeytin Restoran’ın(kalamarı
ve ahtapotu başarılı) sahili çok
güzel. Araba ile 5 dakikada
gidebiliyorsunuz. Tabi ki otel işletmecileri Servet abla ve oğlu Sergen sizi
aileden hissettiriyorlar. Sabah kahvaltıları aşağıdaki şekilde oldukça çekici.
8- Beyaz
Ev Selimiye
Selimiye köy
meydanında dolaşırken Beyaz Ev'e olan ilgi diğerlerinden biraz fazlaydı. Gerekli
araştırmaları da yapıp oturduk. Meze çeşiti bol. İçeri baktığımda bir abi
ızgarada çöp şiş ve köfte yapıyor. Bizde bir çöp şiş ve 4 çeşit meze söyledik. Kabakçiçeği
dolması, enginar, ot kavurması ve vişneli yaprak sarma. Değişik gelen vişneli
yapsak sarmaydı. Ama aradığımı bulamadım bu mezeden. Ne vişnenin tadı vardı ne
de sarmanın. Tüm mezelerde kaliteli ürün kullanıldığı belli oluyor ama lezzet biraz zayıf. Çöp şiş ise vasat. Ama dekorasyon ve şirinlik derseniz on
numara:) Mezeler
8-10 tl, çöp şiş 22tl
9- Paprika
Meydanda talep
gören bir diğer işletme ise Paprika adından bir tatlıcı. Sahipleri sıradışı
tatlar ve sunumlar üzerinden çalışmış. Sanıyorum başarmışlar. Enginar tatlısı ve
ahududulu muhallebi denedik. Enginar tatlısı bence iyi bir tatlı ama bana göre
değil. Marmelat olayını seven biri için bence kaçmayacak bir tatlı. Ahududulu
muhallebi ise bana çok efsane gelmedi.
İçecekler de
ilginç. Çilekli ve lavantalı limonata istedik. Çilekli limonata üzerindeki
pamuk şekerli sunumu ile çok cezbedici.
Lakin lavantalı limontayı sevemedik. Çok acı geldi. Ama denenebilir zira
ilginç bir tat olmuş.
10- Badem
Mantı
İlk şubesi Selimiye
olan Badem Mantı, benim gibi mantı lezzet eşiği çok yüksek olan biri için efsane bir lezzet beklemediğim yerlerdendi. Lakin öyle olmadı. Klasik ve çıtır mantısını
denedim. Çıtır mantısını yemeden dönmeyin! Biraz acıca bir sosu var. Ama
çok başarılı. Klasik mantı da oldukça iyi. Dışarıda
yediğim en iyi mantı diyebilirm. Mantılar doyurucu ve fiyatı 19.5 tl
11- Sardunya
Restoran
Bölgenin en
eskilerinden ve ünü iyice artmış bir restoran. Yediğim en iyi ahtapot
buradaydı. Mezeler çok başarılı ve servis kalabalığa rağmen iyiydi. Kalamarı
orta üzeri, biraz tuzu eksik ve tarator sosu zayıftı. İskelede yer
ayırtabilirseniz çok keyifli bir yemek yiyebilirsiniz. Selimiye, ünlülerin de
sıkça uğrak yeri olmasına karşın fiyatlar Bodrum’da Gökhan Töre’nin 3 lahmacun
3 ayrana 389 tl verdiği seviyede değil:) Ahtapot 40 tl, kalamar 30tl, karisdes 40tl, mezeler
10-12tl. Kalabalık bir restoran olduğu için rezervasyon yaptırın.
12- EGE
BBQ Kasap Ülkü
Son durağımız olan Marmaris keşifleri başlıyor! Tatil boyunca deniz ürünleri tüketmek bünyede et
isteğini tavan yaptırınca Armutalan bölgesinde bulunan EGE BBQ Kasap Ülkü’ye
geldik. Kasap bir baba ve iki oğlunun işlettiği restoranda çok fazla çeşit var.
Kebap, sakadat, steak, çorba ve bolca meze. Ben menüde dana pirzolayı görünce
yapıştım direkt. Birde kuzu şiş söyledik.
Dana pirzola
yumuşak içi tam istediğim gibi pembe ve sulu. Kuzu şişte benzer şekilde içi
sulu ve lezzetli. Bence uğranası bir restoran. Mezeler oldukça değişik servis
ediliyor ama tüm mezeler ve salata da tuz ve baharat çok eksik. Bu yüzden biraz
lezzetsiz geldi. Dana pirzola 32tl, kuzu
şiş 24 tl.
13- Binay
Cafe
Binay Cafe ismi
aldatmasın, ilk olarak 6 yıl önce keşfettiğim ve tekrar
gitmeye can attığım hakiki bir balıkçı. Marmaris sahil boyunca birbirinden ışıklı
balık restoranları içinde bulması azcık dikkat gerektiren bir yer. Sahibi Zehra
abla (Aslında adı Binay ama Zehra abla diyorlarmış, nedenini sormadım :))deli dolu bir kadın. Garsonlar akrabaları
ve çok iyiler. Zehra abla oranın en meşhuru lapayı biz şiddetle önerdi. Zaten millet lapa yiyordu.
Lapa
istavritgillerden çok lezzetli bir balık. Çok da güzel pişirmişler. Ben çok sevdim.
Porsiyonda 8-10 adet var fiyat 15 tl.
Bunun dışında çok
fazla meze çeşiti yok ancak olanlar enfes. Köz patlıcan ve haydari başlıca denenesi olanlar. Meze fiyatları 9tl
Tabi ki her
istasyonda mutlak bir kalamar denerim. Oldukça başarılı fiyat 20 tl.
14- Yiğit
Lokantası (Hacı’nın Yeri)
Burası çok ilginç
bir lokanta. Önünde sabah 11 den akşam 11 e kadar her an 20-30 kişilik bir
kuyruk var. Uygulama şöyle; kuyruğu bekledikten sonra, yemekhane gibi tepsinizi alıp yemekleri
seçiyorsunuz. Ödeme sırasına geçip ödemenizi yapıyorsunuz. Daha sonra boş bulduğunuz bir masada afiyetle yiyorsunuz.
Bakıldığında çekici bir tarafı yok. Ama tabi ki o kuyruğun bir sebebi olmalı!!
Bu lokanta çok ucuz. Hatta o kadar ucuz ki önce yesem mi diye tereddütte
kalıyorsunuz. Bana sıra geldiğinde et yemekleri maalesef bitmişti (akşam 8
gibi gitmiştik, sanırım biraz geç) Kurfasulye, pilav ve şakşuka aldık. O kadar
leziz bir fasulye çok nadir yemişimdir herhalde. Şakşuka da bir o kadar
nefisti.
Fiyat listesini en sonra koydum. Bakın dona kalın:) Kesin uğranası bir lokanta
15- Kebapçı Baki’nin Yeri
Daha tatile
çıkmadan liste başı olan ve otel çıkış saatini öğleden sonra 3-4 gibi kapattığı
için buraya göre yaptığım Kebapçı Baki’nin yeri Denizli Kaleiçi’nde kuzu tandır
yapıyor. Dükkana girdiğinizde fırın önünde parçalanan nar gibi kuzuları görünce
bi eliniz ayağınız boşalıyor:)
Şimdi sizin de eliniz ayağını boşaldı değil mi? :)))
İki kişilik söyledik. 500 gr kuzu eti geliyor.
İsterseniz yağ oranını arttırıp azalabilirsiniz. Çok lezzetli bir et olmakla
birlikte ilk lokmamda etin tam olarak dinlendirilmemiş olduğunu düşündüm. Zira
sorduğumda 1 gün öncenin hayvanıymış. 3
gün kadar dinlendirilmiş olsaydı lezzetini düşünmek bile istemiyorum. Kilo
fiyatı 70 tl.
Not: Denizli’nin
her yerinde Hacışerif markası sıkça yer alıyor. Meşhur bir dondurmalı irmik
tatlısı var ki Allah muhafaza!!!
Eveeeeet her güzel gezinin bir sonu vardır. Tatilimiz bitti ve iş başı zamanı geldi. Bu rehber daha gitmemiş olanlara ilaç gibi gelsin. Darısı diğer gezilerimize:)))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder