Sayfalar

16 Ağustos 2015 Pazar

Datça-Selimiye-Marmaris Yemek Rehberi ve Yüksel Teyze'nin Hikayesi




Sonunda uzun zamandır gitmek istediğimiz Datça’ya, Selimiye ve Turunç rotalarını da ekleyerek bol keşifli bir tatil yaptık. Çok güzel doğa manzaraları, nefis lezzetler, önerilesi butik oteller ve farklı hayatlar keşfettik. Bu yazım biraz uzun olacak hemen başlayalım.

Bu gezimizin rotası Datça-Selimiye ve Marmaris(Turunç). 

İlk durağımız Muğla yolu üzerinde, yorgunluğun en üst seviye olduğu bir yerde karşımıza çıkıyor;

1-  Köşk Aile Çay Bahçesi
 
Dediğim gibi yorgunluğun maksimum olduğu zamanda hızır gibi yetişiyor bu şirin aile işletmesi. Peynirli otlu gözleme ve ayran söylüyoruz. İkram olarak nefis bir  köy domatesi ve biberi geliyor. Otlu gözleme oldukça doyurucu, incecik ve bol peynirli. Daha ne olsun! Fiyat 6tl. Burada tek gözleme istememizin nedeni ikinci durağımızda:)


2- Tarım Market Pide
 
Datça yolu üzerinde, Bozburun ayrımındaki Tarım Market Pide, köz patlıcanlı kuşbaşı ve kaşarlı pidesi ile tavsiye ediliyor. Bizde tavsiyelere uyduk. Nefis bir görüntü ile pidemiz geldi. Beklenti yüksekti zira çok tavsiye edilmişti. Ama patlıcan tadını tam olarak alamadım ve beklediğim lezzeti bulamadım. Bence biraz fazla abartılmış bir lezzet.  Pide fiyatı 15 tl


 3- Sarıhoş Restoran

Foursquare’de Palamutbükü restoranlarının çoğu yüksek puanlar almış. Bizde bir hikmet vardır diyerek bu restoranlardan biri olan Sarıhoş restorana oturduk. En çok tavsiye edilen yemeklerden biri bademli levrek.



Fiyat 22tl. Fiyatından da anlaşılacağı gibi bu yetiştirme bir levrek. Ben tadını beğenmedim. Nasıl beğeniliyor ve yüksek oranda tavsiye alıyor onu da anlamadım. 

Mezeler de olmamış!! Sadece kabaklı bademli ezme sarımsaklı yoğurt etkisi ile fena değil.
 


Tek umudumuz kalamar!! O da düşene tekme vurur cinsten çıkıyor ve karnımız bir şekilde doysa da ruhumuz aç kalıyor. Kalamar 25 tl




Not: Otelimiz Ovabükü’nde Güven Pansiyondu. Güler yüzlü insanlar ama temizlik çok zayıf. İlk gece zoraki yatıp otelimizi kalan 2 gece için değiştirdik.



4- Kılınç Restoran

Otelimizi Palamutbükü BÜK Pansiyon’da ayarladıktan sonra restoran arayışlarına devam ettik. Pansiyona 15 senedir gelen bir teyzemiz Kılınç restoranı önerdi bize. Sahilin limana doğru bittiği yerde, ağaçların altında bir restoran. Türkan abla ve Resul abi işletiyor. Bence Palamutbükü’nün en iyi mezeleri burada. Kabakçiçeği dolmasını birkaç farklı yerde yedim ama burası en iyisi. Balkabağı kızartması çok leziz. Bir de balık çorbası çok tavsiye ediliyor. Ama onu çok sevemedim :) Mezeler 8tl, balık çorbası 10 tl.



Bir de millet mantı yiyor etraf masalarda. Bizde bir deneme yaptık. Mantının lezzeti, sosu, yoğurdun lezzeti gayet iyi. Ama hamur oranı biraz fazla. Yine de lezzetli bir mantı. Bu arada porsiyonları da oldukça büyük. Fiyat 12.5 tl. Eşimin mantı sosunu bol istemesi sonucu tabaktan taşan mantı ayrı bir iştah açıyor:)


Kılınç Restoran'nın yöresel lezzetlerinden birisi de damat tatlısı. Aslında ev yapımı tatlıdan bir farkı yok. Sadece içini badem ile dolduruyorlar. Datça merkezde Zekeriya Sofrası dahil denediğim birkaç mekan içinde yine en iyi tatlıydı.



Yalnız şunu belirtmeliyim; 

İkinci defa gittiğimizde balık yiyelim dedik. Öğle vakti balıkçı balık getirmişti ve oradan bir balık seçtik akşam için. Balık pişirme konusunda zayıflar anladığım kadarı ile. Bir de deniz levreğinin kilosuna 110 tl dediler:) Demem o ki, balıktan uzak durun. 


Not: Palamutbükü BÜK pansiyonda iki gece konakladık. Temiz, ilgili ve çok şirin bir pansiyon. Kahvaltıları kendi ürünleri ve başarılı. Ben alamadım ama kahvaltıda yediğim siyah zeytinleri çok güzel. Aynı zamanda satıyorlar.

Not: Palamutbükü gecesinde limana doğru gittiğinizde Le Jardin de Semra adında bir kafe göreceksiniz. Canlı müzik yapıyorlar ve oturması çok keyifli bir mekan. Burada tüm tatil boyunca en etkilendiğim tatlıyı yedim. İncir tatlısı, kuru incir ile yapılan ve çok değişik bir sos ile sunulan, bence çok çalışılmış ve leziz bir tatlı. Mutlaka denemelisiniz fiyat 25 tl. İki kişi için bir porsiyon yeterli olur.


Not: Palamutbükü ile Mesudiye arasında birkaç tane koy var. Ama bir tanesi var ki harika görünüyor. Sizde görünce anlarsınız. Ben uğrayamasam da siz mutlaka uğrayın. Birde yine bu yolda gece 11-12 gibi aracınızı güvenli bir yere çekin ve ışıklarınızı kapatın. O zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız:)  

       5-  Datça Dutdibi Fishmekan 

Burası ile ilgili yorumlarım intagram hesabımdadır. Yazmaya değer bulmuyorum. Kısaca 5m yakınına bile uğramayın derim!!

      6- Ali Usta Lokmacısı

Datça sahilde 50 yıldır lokma döken Ali usta, hayatımda yediğim en iyi lokmayı yapmış. Ellerine, emeğine, esnaflığına sağlık. Böyle ustalara ihtiyaç var.
 



Not: Palamutbükü’ne çok yakın olan Sındı Köyüne, sahilde tanıştığım Adem abi’nin evine gittik. Annesi ve komşusu bizi görünce ancak bu kadar sevinebilir. Şiveler ve muhabbet çok iyi. Köyde zeytin sıkım fabrikası var. Biz gezdik aşamaları öğrendik.




Ekolojik Çiftlik- Yüksel Teyze'nin Hayatı

Hazır rotayı takip ederken beni çok etkileyen bir hikaye ile yemeklere biraz ara verelim. Nasıl hayatlar var dedirtecek olan bu hikayeye hemen başlıyorum

Selimiye’ye gitmek üzere Palamutbükü’nden ayrıldık ve Mesudiye üzerinden gidiyorduk. Daha önceki geçişlerimizde orada bir ekolojik çiftlik olduğunu görmüştik. Ekolojik çiftlik olur da ilgimi çekmez mi hiç? Mesudiye’deki Datça Çiftlik Apart'a gittik. Girdiğimizde biri karşıladı ve ona Yüksel Teyzeyi (Yüksel Atamer Jones) sorduk. O da üst taraftaki evi göstererek bizi oraya yönlendirdi. Yükse teyzeye seslendik ve muhabbet başladı. Tabi çiftlik evi, ekoloji, köy derken ben orada doğmuş büyümüş birini hayal etmiştim. Yüksel teyze bir konuşmaya başladı; Türkçe bu kadar düzgün konuşulabilir. Bir de konu geldikçe bir İngilizce telaffuzları var ki şaşa kaldım. Konuşurken üzgün üzgün dert yandı. Önceki gece 3 aylık oğlağını kaybetmiş. Gece boyunca elinde fener tek başına dağda oğlak aramış. Bu kadın 76 yaşında! Dedim bunda bi iş var. Ben sordukça şaşırmaya devam ettim. Yükse Teyze TRT emeklisi ve belgesel yönetmeni. Zamanında Londra'da uçak kiralama şirketi sahibiymiş. The Times ve The Guardian gazetelerine haber içeriği üretmiş. Çok çalışmış hayat boyu. Hüzünlenerek çok zor günler geçirdiğini, iki oğlunu kaybettiğini söyledi. Bende detay soramadım. Daha sonra çalıştığı gazetelerin birinden Mr. Jones ile evlenmiş. İkisi birlikte buradaki topraklara yerleşmişler ve kendilerini ekolojik tarıma adamışlar. Diğer üzücü olay ise eşi bahçede çalışırken sıcaktan dolayı beyin kanaması geçirmiş ve felç kalmış. Yüksel teyze her işi kendi yapıyor, eşine de tek başına bakıyor. Hayatı boyunca 8 kimsesiz çocuğu ilk okuldan itibaren yurttan almış ve meslek sahibi etmiş. Diyor ki; "Kimsesiz çocukların hemen hepsinin sicilinde hırsız yazar. Ben bu 8 çocuğun sicilinden hırsız damgasını sildirdim." Anlatırken haklı gururunu görmek çok etkiledi beni.

İlginç kadın Yüksel Teyze!! Yılan ve akrep yavruları yetiştirip doğaya salmış. "Her sabah onlara yem vermeye giderken zıppır zıppır zıplıyorlardı" diyor. Biz şaşkın şakın bakıyoruz:) Sonra ekliyor; "Bir gün yatarken pencerenin üzerinde el kadar akrep geldi. Baktım ve dedim ki; ben sana çok baktım sen bana bir şey yapmazsın dedim ve yattım. Bir şey de yapmadı. Bir çoğumuz öyle bir akrep görsek bayılırız herhalde:) Konu GDO suz sebzelerden açılınca bize hemen bahçeyi gezdirdi. “Bu domatesler İtalya’dan ,asmalar Fransa’dan, şu biberler şuradan, şu patlıcanlar buradan, fesleğenler özel”. GDO suz tohumlar elde etmiş o sebzelerden ve ekolojik çiftlikler ile tohum değişimi yapıyorlarmış. Tabi fırsattan istifade bende ürünlerden numune aldım tohum üretmek için.   

Yüksel teyze tam bir doğa dostu. Oturduğu evin karşısındaki dağ yamacında arazileri üzerine apart olarak kullanılması için taş ev yaptırmış. Tüm elektriği (klima ve buzdolabı elektrikleri dahil)  güneş panellerinden elde ediyor. Taş evin taleplisi de çok. Doktorlar, profesörler, tanınmış kişiler vs.  
  
“Ben kulağıma bir küpe, boynuma bir kolye almadım bugüne kadar” diyor ve ekliyor “yatırımınızı toprağa yapın! Siz toprağa 1 verin o size 1000 veriyor”. Biz mesajı aldık ve bahçeyi gezmeye devam ettik.Gezinirken bahçe kapısının önünde uzun zamandır benim de hiç denk gelmediğim bir Toros. Dedim; sen mi kullanıyorsun? “Tabii dedi, kim kullanacak. Bundan başkası dağ tepe çıkamıyor. Ben onla yem taşıyorum, keçi taşıyorum, fide taşıyorum” diyor. Bunları duyunca Jeep e olan bakış açım değişti.

Fazla zamanımız olmadığı için yavaştan ayrılma vakti gelmişti.Yüksel Teyze bizi tüm güler yüzü ve sohbeti ile karşılamıştı ve kapıya kadar da uğurladı. Telefonlarımızı aldık. Ben umuyorum kısa zaman içinde Yüksel Teyze’yi ziyarete giderim. Ondan öğreneceğim çok şey var. 

Not: Kalmadığım için apartı konusunda bir tavsiye veremesem de eğer Datça taraflarına giderseniz Yüksel Teyze’yi bulun ve biraz muhabbet edin.

İnternet adresi aşağıdadır;
http://www.datcaciftlikapart.com/
  

Şimdi yemeklere kaldığımız yerden devam edelim :))


7-  Sarı Kardeşler Midye

Selimiye’ye geldik ve otelimizi ararken adresi Sarı Kardeşler Midyecisi'ne sordum ve sormuşken daha yeni gelen midyelerden de bir tabak istedim. Hayatımda yediğim en iyi midye!! Kesinlikle denemelisiniz. Adet 1tl



Not: Selimiye’de kaldığımız butik otel çok iyiydi. Daha yeni açılan Limon Çiçeği Tatil Evi, kendinizi evinizde hissettiğiniz tertemiz bir otel. Laf gelişi demiyorum haaa! Gerçekten evinizde hissediyorsunuz. 4 odası var. Odalarda renk konsepti yapılmış. Biz pembe odada kaldık.
 


Odalar çok geniş, banyosu çok güzel ve insanın hemen duşa giresi geliyor:) Benim en hoşuma giden ise bahçesindeki sebzeler. Kahvaltıda bahçeden biber, salatalık ve domates toplayabiliyorsunuz. Selimiye meydana çok yakın olan bu oteli çok sevdim. Anlaşmalı olduğu Zeytin Restoran’ın(kalamarı ve ahtapotu başarılı)  sahili çok güzel.  Araba ile 5 dakikada gidebiliyorsunuz. Tabi ki otel işletmecileri Servet abla ve oğlu Sergen sizi aileden hissettiriyorlar. Sabah kahvaltıları aşağıdaki şekilde oldukça çekici.


8- Beyaz Ev Selimiye
 
Selimiye köy meydanında dolaşırken Beyaz Ev'e olan ilgi diğerlerinden biraz fazlaydı. Gerekli araştırmaları da yapıp oturduk. Meze çeşiti bol. İçeri baktığımda bir abi ızgarada çöp şiş ve köfte yapıyor. Bizde bir çöp şiş ve 4 çeşit meze söyledik. Kabakçiçeği dolması, enginar, ot kavurması ve vişneli yaprak sarma. Değişik gelen vişneli yapsak sarmaydı. Ama aradığımı bulamadım bu mezeden. Ne vişnenin tadı vardı ne de sarmanın. Tüm mezelerde kaliteli ürün kullanıldığı belli oluyor ama lezzet biraz zayıf. Çöp şiş ise vasat. Ama dekorasyon ve şirinlik derseniz on numara:) Mezeler 8-10 tl, çöp şiş 22tl


9-  Paprika

Meydanda talep gören bir diğer işletme ise Paprika adından bir tatlıcı. Sahipleri sıradışı tatlar ve sunumlar üzerinden çalışmış. Sanıyorum başarmışlar. Enginar tatlısı ve ahududulu muhallebi denedik. Enginar tatlısı bence iyi bir tatlı ama bana göre değil. Marmelat olayını seven biri için bence kaçmayacak bir tatlı. Ahududulu muhallebi ise bana çok efsane gelmedi.




İçecekler de ilginç. Çilekli ve lavantalı limonata istedik. Çilekli limonata üzerindeki pamuk şekerli sunumu ile çok cezbedici.  Lakin lavantalı limontayı sevemedik. Çok acı geldi. Ama denenebilir zira ilginç bir tat olmuş.



       
10-  Badem Mantı

İlk şubesi Selimiye olan Badem Mantı, benim gibi mantı lezzet eşiği çok yüksek olan biri için efsane bir lezzet beklemediğim yerlerdendi. Lakin öyle olmadı. Klasik ve çıtır mantısını denedim. Çıtır mantısını yemeden dönmeyin! Biraz acıca bir sosu var. Ama çok başarılı. Klasik mantı da oldukça iyi. Dışarıda yediğim en iyi mantı diyebilirm. Mantılar doyurucu ve fiyatı 19.5 tl


11-  Sardunya Restoran

Bölgenin en eskilerinden ve ünü iyice artmış bir restoran. Yediğim en iyi ahtapot buradaydı. Mezeler çok başarılı ve servis kalabalığa rağmen iyiydi. Kalamarı orta üzeri, biraz tuzu eksik ve tarator sosu zayıftı. İskelede yer ayırtabilirseniz çok keyifli bir yemek yiyebilirsiniz. Selimiye, ünlülerin de sıkça uğrak yeri olmasına karşın fiyatlar Bodrum’da Gökhan Töre’nin 3 lahmacun 3 ayrana 389 tl verdiği seviyede değil:) Ahtapot 40 tl, kalamar 30tl, karisdes 40tl, mezeler 10-12tl. Kalabalık bir restoran olduğu için rezervasyon yaptırın.




Not: Sahil kenarında Karadut diye bir tostçu var. Tostu ile çok meşhur. Lakin tostu bana sıradan geldi ama bir erik suyu var ki çok içilesi.
 

12-  EGE BBQ Kasap Ülkü



Son durağımız olan  Marmaris keşifleri başlıyor! Tatil boyunca deniz ürünleri tüketmek bünyede et isteğini tavan yaptırınca Armutalan bölgesinde bulunan EGE BBQ Kasap Ülkü’ye geldik. Kasap bir baba ve iki oğlunun işlettiği restoranda çok fazla çeşit var. Kebap, sakadat, steak, çorba ve bolca meze. Ben menüde dana pirzolayı görünce yapıştım direkt. Birde kuzu şiş söyledik.


Dana pirzola yumuşak içi tam istediğim gibi pembe ve sulu. Kuzu şişte benzer şekilde içi sulu ve lezzetli. Bence uğranası bir restoran. Mezeler oldukça değişik servis ediliyor ama tüm mezeler ve salata da tuz ve baharat çok eksik. Bu yüzden biraz lezzetsiz geldi.  Dana pirzola 32tl,  kuzu şiş 24 tl.

13-  Binay Cafe
 
Binay Cafe ismi aldatmasın,  ilk olarak 6 yıl önce keşfettiğim ve tekrar gitmeye can attığım hakiki bir balıkçı. Marmaris sahil boyunca birbirinden ışıklı balık restoranları içinde bulması azcık dikkat gerektiren bir yer. Sahibi Zehra abla (Aslında adı Binay ama Zehra abla diyorlarmış, nedenini sormadım :))deli dolu bir kadın. Garsonlar akrabaları ve çok iyiler. Zehra abla oranın en meşhuru lapayı biz şiddetle önerdi. Zaten millet lapa yiyordu.


Lapa istavritgillerden çok lezzetli bir balık. Çok da güzel pişirmişler. Ben çok sevdim. Porsiyonda 8-10 adet var fiyat 15 tl. 

Bunun dışında çok fazla meze çeşiti yok ancak olanlar enfes. Köz patlıcan ve haydari başlıca denenesi olanlar. Meze fiyatları 9tl

Tabi ki her istasyonda mutlak bir kalamar denerim. Oldukça başarılı fiyat 20 tl.



 
  
14-  Yiğit Lokantası (Hacı’nın Yeri)

Burası çok ilginç bir lokanta. Önünde sabah 11 den akşam 11 e kadar her an 20-30 kişilik bir kuyruk var. Uygulama şöyle; kuyruğu bekledikten sonra, yemekhane gibi tepsinizi alıp yemekleri seçiyorsunuz. Ödeme sırasına geçip ödemenizi yapıyorsunuz. Daha sonra boş bulduğunuz bir masada afiyetle yiyorsunuz. Bakıldığında çekici bir tarafı yok. Ama tabi ki o kuyruğun bir sebebi olmalı!! Bu lokanta çok ucuz. Hatta o kadar ucuz ki önce yesem mi diye tereddütte kalıyorsunuz. Bana sıra geldiğinde et yemekleri maalesef bitmişti (akşam 8 gibi gitmiştik, sanırım biraz geç) Kurfasulye, pilav ve şakşuka aldık. O kadar leziz bir fasulye çok nadir yemişimdir herhalde. Şakşuka da bir o kadar nefisti. 



Fiyat listesini en sonra koydum. Bakın dona kalın:)  Kesin uğranası bir lokanta


,
 

15-   Kebapçı Baki’nin Yeri

Daha tatile çıkmadan liste başı olan ve otel çıkış saatini öğleden sonra 3-4 gibi kapattığı için buraya göre yaptığım Kebapçı Baki’nin yeri Denizli Kaleiçi’nde kuzu tandır yapıyor. Dükkana girdiğinizde fırın önünde parçalanan nar gibi kuzuları görünce bi eliniz ayağınız boşalıyor:)


Şimdi sizin de eliniz ayağını boşaldı değil mi? :)))

İki kişilik söyledik. 500 gr kuzu eti geliyor. İsterseniz yağ oranını arttırıp azalabilirsiniz. Çok lezzetli bir et olmakla birlikte ilk lokmamda etin tam olarak dinlendirilmemiş olduğunu düşündüm. Zira sorduğumda 1 gün öncenin hayvanıymış. 3 gün kadar dinlendirilmiş olsaydı lezzetini düşünmek bile istemiyorum. Kilo fiyatı 70 tl.



Not: Denizli’nin her yerinde Hacışerif markası sıkça yer alıyor. Meşhur bir dondurmalı irmik tatlısı var ki Allah muhafaza!!! 



Eveeeeet her güzel gezinin bir sonu vardır. Tatilimiz bitti ve iş başı zamanı geldi. Bu rehber daha gitmemiş olanlara ilaç gibi gelsin. Darısı diğer gezilerimize:)))


























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder